4 Eylül 2011 Pazar

Başka bir Fantastik Seri:)

Muhtemelen blog'u okuyan herkesin anladığı gibi Fantastik kitap hayranlarındanım:) Takip ettiğim oldukça fazla seri var ve yakın zamanlarda bu serinin 5. kitabını okudum. Bu serinin fotoğraflarını koymadan önce kitaplardan genel olarak bahsedeyim; kitapta aklınıza gelebilecek her türlü ilginç yaratığı bulabilirsiniz-cadılar, karabasanlar, ejderhalar,vampirler,şekil değiştirenler vb.. Saydığım fantastik yaratıklar sadece kitaptakilerin bir kısmı olduğunu söylemeliyim. Bazı türlerin tamamına genel olarak peri deniliyor ve kitaptaki kahramanlarımız Yarı Peri(Anneleri insan ve Babaları peri).

Serinin bir güzelliği her kitabın bir kardeşin ağzından anlatılıyor olması, Yarı peri olan 3 kardeşin dünyayı kötü cinlerden kurtarmak için çabalamasını ve bu arada kendi şahsi problemleriyle uğraşmalarını anlatıyor kitaplar. Kardeşlerden biri Cadı, diğeri kediye dönüşen bir yarı peri, sonuncusu ise bir vampir(iyi olanlardan).

Kitabın her seferinde farklı bir karakterin ağzından anlatılması benim oldukça beğendiğim taraflarından biri, sevmediğim yanı ise her kitapta bir önceki yaşananlardan sürekli bahsedilmesi, eğer kitapları peş peşe okursanız bu biraz sıkıcı olabiliyor.

Alışılmış fantastik kitaplardan oldukça farklı bir seri olduğunu düşünüyorum. Fantastik bir şeyler okumak isterseniz tavsiye ederim. Kitaplar sırasıyla: Cadı-Değişim-Karanlık-Ejderha Cadı-Gece Avcısı-Şeytan Kadın. Şeytan Kadın'ı henüz okumadım ancak 1 hafta içinde muhtemelen okumuş olurum, kitabın çıktığını yeni öğrendim:)















Aklından Bir Sayı Tut


Şu aralar en çok okunan kitaplardan biri "Aklından Bir Sayı Tut". Bu Kitap Polisiye/Gerilim tarzında. Okumaya ilk başladığınızda "vay be!" dedirtse de ortalarda biraz sıkıyor insanı çünkü olaylar başlangıçta yavaş ilerliyor ve bana kalırsa da başları biraz durağandı. Ancak 150 sayfadan sonra kitap hareketleniyor ve gerilim artıyor. Belkide başlangıç bölümleri bana durağan gelmiş olabilir ama ben çok ağır okudum bu kitabı diyebilirim:) Genelde bu tarz kitapları bitene kadar elimden bırakmama taraftarıyım:)
Fazla uzatmadan kitabın kendi türleri içinde iyilerden biri olduğunu söyleyebilirim.

Arka kapağa göz atarsak:

Mark Mellery, posta kutusuna bırakılmış imzasız bir mektup alır. Mektupta şöyle yazmaktadır:"Aklından herhangi bir sayı tut-1 ila 1000 arasında herhangi bir sayı." Mellery öylesine 658 sayısını tutar. Not şöyle devam etmektedir: "Sırlarını nasıl bildiğimi göreceksin. Küçük zarfı aç."

"Aldıklarını geri vereceksin
Vermiş olduklarını aldığın zaman.
Biliyorum ne düşündüğünü,
Ne zaman uyuduğunu,
Nereye gittiğini,
Nereye gideceğini.
Seninle randevumuz var,
Bay 658"


Bakalım bu sayı oyununun nasıl yapıldığını ve katilimizin kim olduğunu polislerden önce bulabilecek misiniz?

22 Temmuz 2011 Cuma

Kaosun Sırları

Yazar bu romanda yazım tarzını tamamen değiştirmiş diyebilirim. Bir seri katil yok, katillerin peşinde koşturan polisler yok. Yazar zaman zaman Kamel Nâsır'ın blogundan alıntılar yapmış. Aslında insanı etkileyen ve düşünmeye sevk eden kısımlarda buralar diyebilirim. Kitap hayatımızın iplerinin aslında kendi elimizde olmadığını ve hepimizin büyük güçlerin oyuncağı olduğunu vurguluyor. Amerika ile ilgili ilginç düşünce ve görüşler yer alıyor. 11 Eylül olaylarının arkasında nelerin olabileceği ile ilgilide büyük iddialara sahip. Zeitgeist belgeselini izlediyseniz ve sevdiyseniz bu kitabı kesinlikle okumalısınız.

Kitabın arka kapağından; " Ezoterizm, gizli kodlar, binlerce yıllık tarikatlar, komplolar... Aynı konuyu işleyen Kötü Ruh, Zamanın Kanı adlı eserlerinden sonra Fransız gerilim romanları ustası Maxime Chattam bizi saate karşı, aynanın diğer tarafındaki ölüme karşı korkunç bir yarışın içine sokuyor.

Aynalar "Gölgeler"in işgaline uğradığında Yael'in hayatı kabusa dönüşüyor ve şiddetle, karmaşayla iç içe bir yaşam başlıyor onun için. Dünyaya verilmek isteneb bu mesajların sebebi ne? Dünyayı yok etmek isteyen insanlar kim ve bunu neden yapıyorlar?"


Zamanın Kanı

Maxime Chattam bu kitapta biraz farklılığa gitmiş gibi duruyor. İki farklı zaman ve iki farklı öykü var kitapta ve okurken bu ikisinin nasıl bağlanacağı ile ilgili insan düşünmeden edemiyor. Başları biraz sıkıcı başlıyor ancak devamında insan merakına yenik düşüyor. Bu kitapta tanıdığımız karakter Brolin malesef yok. Yeni karakterler ve yeni olaylarla tanışmaya hazırsanız kitabın arka kapağına geçeyim:)

" 2005 sonbaharı... Marion acilen Paris'ten ayrılmak ve ortadan kaybolmak zorundadır. Hayatı söz konusudur. DST'nin adamları onu dini bir tarikatın yaşadığı Mont-Saint-Michel'e götürür. Ancak çok geçmeden, Marion gözetlendiğini fark eder.

Mart 1928, Kahire... Gece sokağa çıkan çocuklar kaybolur ve bir süre sonra cesetleri çevredeki yeraltı mezarlarında bulunmaya başlar. Şehirde bir söylenti yayılır: Binbir Gece Masalları'nın korkunç Gûl'u geri dönmüştür. Tamamen ilgisiz görünen bu iki olay, aslında karmaşık bir şekilde birbirleriyle bağlantılıdır."

Kara Büyü

Arayı fazla soğutmadan Maxime Chattam'ın 3. kitabından devam edeyim. Maxime Chattam'ın kitaplarını okuyalı oldukça zaman oldu aslında ancak sizlerle paylaşmama pek de engel değil. Kara Büyü kitabını okurken yazarın kurguladığı cinayetlere "vay be!" demeden geçememiştim. Çünkü oldukça yaratıcı ve farklı buluyorum:) Bu kitaptada ana karakter Brolin ve 2. kitabın özetinden hatırlayacağınız Annabel O'Donnoel. Brolin özel dedektif olarak çalışmaya devam ediyor ve yeni bir sır perdesini aralamak için elinden geleni yapıyor. Örümcekleri seviyorsanız, bu kitabı okuduktan sonra belki kararınız değişebilir:)

Fazla uzatmadan kitabın arka kapağındaki özete geçiyorum.

"Ölüm kol geziyor. Şehirde, ormanda... Marketlerde,evlerde... Sokağa çıkamayan, alışverişe gidemeyen insanlar... Market raflarında, evlerdeki dolaplarda, yatak altlarında, ayakkabıların içinde aniden karşılarına çıkan, onları sokan son derece zehirli örümcekler,karadullar... Yaşanan örümcek korkusu bir kabusa dönüşüyor, şehrin kolektif kabusuna. Uyurken kocalarının yanlarından kaçırılan genç kadınlar... Portland'ın elli kilometre doğusu... Oregon eyaleti... Hood Tepesi'ndeki orman... Akıl almaz ölümler...

Ormanda insanın ulaşamayacağı yerlerde bulunan örümcek ağıyla sarılı cesetler. Ve cesetlerin yüzlerinde donup kalmış ölüm anının şaşkınlık ve dehşet dolu ifadesi. Ölüm örümceklerle mi geliyor? Bu büyüklükte bir ağı bir örümcek örebilir mi? Yoksa bu, eşi benzeri olmayan bir yaratığın eseri mi? Ölümlerin ardında kim ve kimler var?
Brolin ve Annabel bu ağların esrarını çözebilecekler mi?"

Umarım beğenirsiniz:) İyi okumalar

Karanlığın Soluğu

Polisiye/Gerilim tarzında sevdiğim yazarlardan Maxime Chattam'ın ikinci kitabı Karanlığın Soluğu. En az ilk kitap kadar başarılı bir gerilim kitabı olmakla beraber yazar ikinci kitabında da ana karakter olarak yine Joshua Brolin'i kullanmış. Ancak artık Brolin polis teşkilatında çalışmamaktadır. Bunun yerine özel dedektif olarak çalışmaya devam eder. İlk kitapta olduğu gibi sonunu kestiremeyeceğiniz ve bir solukta okuyabileceğiniz bir kitap.

Fazla uzatmadan kitabın arka kapağındaki özete göz atarsak;

"New York. Kış. Kafa derisi yüzülmüş bir kadın. Çırılçıplak. Elinde başka bir kadının kafa derisi... Bu işkence görmüş beden, cehennemden kaçtığını iddia ediyor. Şeytan'ın tapınağından... Fotoğraflardaki, acı ve dehşetle çarpılmış bu onlarca yüz nereye bakıyor? Karla kaplı sokaklarda nasıl bir canavar dolaşıyor? Nerede saklanıyor? Ya kadın haklıysa? Ya katil Şeytan'ın ta kendisiyse?

Kentin cehennemi atmosferinde kahramanımız Joshua Brolin ve genç dedektif Annabel O'Donnel bir kapı arıyor... Karanlığın içinde bir kapı... Dehşetin bin bir türüne açılan bir geçit..."

Bu arada yazarın Kriminoloji eğitimi aldığını söylemiş miydim? Bu eğitim kesinlikle yazarın kitaplarında kendini gösteriyor ve katillerin kimliğine yaratıcı biçimde yansıyor. Sizlere iyi okumalar;)

Kötü Ruh

Maxime Chattam'la tanışmış mıydınız? Gerilim ve Polisiye kitaplarını seviyorsanız, bu işte gerçekten iyi işler çıkarmış bir yazardan söz ediyorum. Kötü Ruh yazarın ilk kitabı ve gerçekten harika bir başlangıç diyebilirim. Benim bildiğim kadarıyla şu an yazarın 6 adet kitabı var ve ben burada hepsinden bahsetmeyi planlıyorum. Kötü Ruh'a geri dönecek olursak, Joshua Brolin FBI'da aradığını bulamamış ve doğduğu kentin polis teşkilatında çalışan bir müfettiş. Kolu, bacakları kesilmiş ve alınlarından bir sembolün kazındığı kadın cesetleri Brolin'nin korkunç bir seri katil ile karşı karşıya olduğunun bir göstergesidir. Olaylar çabuk çözülür ancak asıl karmaşa olaylar çözüldükten sonra başlamaktadır.

Bu kitapta insanı etkileyecek bir çok öge var, cinayetlerin doğa üstü olduğunu düşünmeye başlamak ve hikayenin sonuna kadar işlerin nasıl yürüdüğünü anlayamamak bu kitabı çekici kılacaktır. Polisiye ve Gerilim romanlarında benim favori yazarlarımdan biri olmayı başardı. Dilerim çok kısa zamanda yeni ve sürükleyici romanlarıyla bu tarz kitap sevenlerin yüzünü güldürür:)

19 Temmuz 2011 Salı

Yeraltı Günlükleri Serisi

Suzanne Colins'ten bir diğer fantastik seri:) Bu kez fantastik dünya çok farklı. Ne vampir ne melek nede ejderhalar... Bu kez yeraltıda hiç bilinmeyen ve unutulmuş bir dünya var karşımızda.. Dev farelerin, hamam böceklerinin, yeraltı insanlarının ve dev yarasaların dünyası... Daha bir çok yaratıkta bu dünyanın içinde üstelik. Vee elbette bir de seçilmiş çocuk Gregor var:)

Çok uzatmadan ilk kitabın arka kapağından alıntı yapalım; " Yazın başıdır ve on bir yaşındaki Gregor dışında herkes yaz kampındadır. Gregor babasının New York'taki evlerinden çıkıp kaybolmasından beri küçük kız kardeşlerine bakmaktadır.(Bot ve Lizzie) Özellikle de iki yaşındaki kardeşi Bot'a. Evlerinin bodrumunda çamaşır yıkarken, Bot bir hava boşluğunun içine düşüp kaybolur ve Gregor da onun arkasından gider. Artık Yeraltı'ndadırlar ve onları bambaşka bir dünya beklemektedir..."







ikinci kitabın arka kapağına göz atarsak;

"Gregor bu kez, New York'un Yeraltı diyarına ait başka bir kehanette anahtar bir rol alacaktır. Bu kehanet, uğursuz bir fare olan Felaket hakkındadır. Yeraltındakiler Gregor'u geri getirmek için küçük kız kardeşi Bot'u kaçırırlar. Gregor, kendine bağlı yarasa arkadaşı Ares ve huysuz prenses ile birlikte, Bot'u ve Felaket'i aramaya başlarlar. Gregor eğer kehaneti zamanında tamamlayamazsa ne kendi hayatı ne de yeraltı dünyasındakilerin hayatı bir daha aynı olacaktır.."

Eğer fantastik kitaplar okumaktan hoşlanıyorsanız, sizi yeraltı dünyasına sürükleyen iki güzel kitap:) ve 2. kitabın sonu kesinlikle 3. kitabı müjdeliyor. İyi okumalar.

14 Temmuz 2011 Perşembe

Açlık Oyunları Serisi


Farklı bir dünyayı okumak istiyorsanız. Bu seri oldukça başarılı:) Farklı bir dünya derken yaşadığımız yerin çok farklı bir şekilde yönetilmesinden ve bulunduğumuz yerde aslında birer tutsak gibi yaşamaktan bahsediyorum. Bu seri 3 kitaptan oluşuyor(Açlık oyunları-Ateşi yakalamak-Alaycı kuş).

İlk kitabın arka kapağından ;

"On altı yaşındaki Katniss Everdeen annesi ve kendinden daha küçük kız kardeşi ile yaşamaktadır. Oyunlarda kız kardeşinin yerine geçerek ölüm cezasını üzerine alır. Ancak Katniss daha önce de ölüme çok yaklaşmıştır ve bu kez kız kardeşi için ikinci kez hayatta kalma mücadelesi verecektir. Gerçekten ne anlama geldiğini bilmeden yarışmacı olmuştur. Eğer bu mücadeleyi kazanırsa hayatta kalma seçeneğini başlatmış olacaktır."

"Kazanmak ün ve talih anlamına gelir.
Kaybetmek KESİN ölüm anlamındadır.
Açlık oyunları başlasın..."
İlk kitapta yarışmadan kurtulduğunu ve rahat bir hayat yaşayacağını sanan Katniss'ı aynı oyun bu sefer çok daha farklı ve zorlu bir şekilde onu beklemektedir. Daha önce açlık oyunlarının şampiyonlarıyla yeni bir açlık oyunu için seçilir. Bu kez kazananlara karşı hayatta kalma mücadelesi başlar. Stephen King bile bu kitapla ilgili;

"Açlık oyunları insanı meraktan çatlatan, gerilim dolu, akıcı ve sarsıcı bir roman.. Elimden bırakamadım. Bağımlısı oldum!"

İkinci kitapta başlayan isyan, üçüncü kitapta da devam ediyor. Dünyayı daha iyi bir yere haline getirmek için daha fazla kan ve savaş olan 3. kitap en az ilk iki kitap kadar heycanlıydı:)

İşte 3. kitabtan bazı alıntılar;

"Evi yok edilmiş olsa da, alevler içindeki kız Katniss Everdeen sağ. Gale kaçtı. Katniss'in ailesi güvende. Peeta, Capitol'un elinde.
13. Mıntıka gerçekten var ve bunlar isyancılar. Yeni liderleri var. Devrim yavaş yavaş kendini gösteriyor.

Katniss acımasız ve akıllardan çıkmayacak Çeyrek Asır Oyunları sırasında arenadan özellikle kurtarılmıştı ve bunu bilmese de, uzun zamandır kasıtlı olarak devrimin parçası haline getirilmişti."


Bu seri ile ilgili olarak söyleyebileceğim bir diğer şey ise filmininde 2012 yılında meraklılarıyla kavuşacak olması:) Ben büyük bir merakla filminin gelmesini bekliyorum hele 3d bu kadar yaygınlamışken, 3d olarak açlık oyunlarını izlemek oldukça keyifli olur diye düşünüyorum. [1] adresinde filmdeki karakterleri kimlerin canlandıracağı ile ilgili bilgiler var.




Cam Çocuk

Kesinlikle fantastik olmamasına rağmen keyifle okuduğum bir kitap:) Bir annenin çocuğu için verdiği bir mücadeleyi inanılmaz bir dille anlatıyor. Kitapta olaylar birden fazla kişinin ağzından yazıya dökülmüş ve aslında bu çok da güzel bir etki bırakmış.

Kitabı özetlersek, osteogenesis imperfecta (kırılgan kemiklere sahip olmak desem daha iyi anlaşılır) hastası bir çocuk ve onun hayatını daha iyi bir hale getirmek için çabalayan bir anne var. Bu uğurda eşini kaybetme riskiyle karşı karşıya ve diğer kızını ihmal eden bir anne. Kitabı okurken en çok hasta olan Willow'un ablası Amelia karakterinin ağzından aktarılmış yazılar beni etkiledi diyebilirim.

Kitapın arka kapağından bir paragraf;

" Kırık dökük bir hayatın içinde osteogenesis imperfecta hastalığıyla dünyaya gelen bir bebek: Cam çocuk Willow. Sayısız kırıkları sarmaya çalışan bir anne: Charlotte. Buz gibi görünümünün altında parçalanan bir baba: Sean. Kardeşinin kırıkları altında ezilen bir diğer kız: Amelia. Ve Charlotte'nin biricik arkadaşı ve doktoru: Piper. Buzun üstünde gezinen bu karakterlerin etik ve kişisel kararlarla ilgili söylecek çok sözü olacak."

Kitap aralarına yazılmış güzel sözlerden biri;

"Kalp de dahil olmak üzere birçok şey kırılır. Yaşamdan alınan dersler fikir olarak değil, yara izi ve nasır olarak birikir" Wallece Stegner- seyirci kuş

Işık Tanrıçası

Bu yazara kesinlikle bayılıyorum. İnanılmaz bir hayal gücüne ve romantizme sahip yazarlardan biri bence:) Bu kitap Tanrıça serisinin 3. kitabı anca seri birbiriyle ayrılmaz şekilde bağlı değil. Kesinlikle vampirler yada melekler yok:) Çok daha fantastik bir dünyayı sunuyor. Yunan-Roma Mitolojisinin ve Tanrı/Tanrıçaların dünyasında kendinizi kaybedebileceğiniz bir kitap. Serinin her kitabında farklı karakterler ve farklı tanrı/tanrıçalar var. İlk kitap 2. ve 3. den çok daha bağımsızdı. Oysa bu kitapta 2. kitaptan bazı hatırlatmalar görebilirsiniz.

Bu kitapta liseli genç kızlar kesinlikle yok:) Genelde orta yaşlı ve kariyer sahibi aşktan kaçan kadınların, aşkı bulmasını anlatıyor diyebiliriz. Aşık olunan erkek ise kesinlikle bir vampir yada melek değil bir Tanrı :)

İşte kitabın arka kapağından bir paragraf;
" Dekoratör Pamela Gray aşk arayışından vazgeçmek üzeredir. Bencil adamlarla uğraşmaktan bıkıp usanmıştır. Artık tanrı gibi birisine aşık olmak istiyordur. Bu isteği dillendirirken farkında olmadan çağırdığı Tanrıça Artemis ise onun için çok farklı planlar yapar."

ÇığlıK

Kitabın kapağından da anlaşılacağı gibi Fısıltı kitabının devamı olarak çıkan hush hush serisinin 2. kitabı Çığlık. Bu kitapta yazar Alacakaranlık serisindeki etkisinden biraz daha kurtulmuş diyebiliriz. Ancak yine birbirini deliler gibi seven ancak kavuşamayan bir çift var :) İlk kitabı okumamış olanların hevesini kaçırmamak adına çok da fazla ipucu vermek istemiyorum aslında.

Kitabı özetlersek, Patch artık Nora'nın koruyucu meleği olmuştur. Ancak birbirine aşık olan bu çift Baş melekler tarafından sürekli izlenmekte ve bu aşkları nedeniyle birbirlerinden uzak durmaları gerekir. Bu kitapta kasabaya geri dönen Nora'nın çocukluk arkadaşı Scott karakteri de olayların işine girer. Ancak Scott'un sakladığı bazı sırlar vardır. Nora etrafından dönen olayları çözmeye çalışır ve yine öldürülmekle burun buruna geleceği bir dizi olay yaşar:)

3. Kitap'ın çıkış tarihi olarak yazarın [1] adresindeki sitede 4 Ekim 2011 tarihi bulunuyor. Ancak kitabın türkçesinin çıkması biraz zaman alabilir. 3. kitap son kitap olarak biliyorum ve 2. kitabın sonu kesinlikle çok heycanlı bitiyor:)

FısılTı

Bu kitap Vampir kitaplarının yavaş yavaş sonunun geldiği ve artık Düşmüş Meleklerin çağının başladığının bir habercisi gibiydi. Alacakaranlık serisinden hiç esinlenilmemiş desem yalan olur. Bir gecede merakla okuduğum bir kitap oldu, evet belki alacakaranlık serisine benziyordu ancak ben kitabı okurken epey keyif aldım ve zaman zaman sonuyla ilgilide değişik tahminlerde bulundum.

İşte Kitap kapağının arkasından bir yazı;

" Siyah gözleri beni adeta delip geçiyordu. Dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrıldı. Kalbim bir an tekler gibi oldu ve o bir anlık duraksamada, kasvetli bir karanlık duygusunun bir gölge gibi üzerime örtüldüğünü hissettim. Bu duygunun kaybolması sadece bir an sürdü, ama ben hala ona bakıyordum. Gülümsemesi dostça değildi, bela kelimesini heceleyen bir gülümsemeydi. Ve vaat doluydu. "

Kitabı özetlersek Liseli genç kızımız Nora, sınıflarına yeni gelmiş Patch ile tanışır. Patch'e karşı iç sesi onu uyarsa da kendini onun karanlık çekiminden uzaklaştıramaz. Patch ise onu öldürmek için Nora' ya yaklaşmaya kararlıdır. Neden öldürmek istediğini de siz okuyup görün derim:)

Giriş

Düzenli yazabilmek umuduyla açtığım bu blog'da okuduğum kitaplarla ilgili yorumlarımı paylaşmayı planlıyorum. Kendim için tam bir fantastik kitap tutkunuyum diyebilirim.
Ben her türlü kitabın insana bir şeyler katabileceğine inanıyorum. Lafı fazla uzatmadan hemen kitaplara geçeyim ;)